Çelik’in konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Herkesin siyasi geçmişi ortada. Gençlik yıllarından beri sürekli seçimle işbaşına gelmiş Sayın Cumhurbaşkanımız bulunduğu bütün görevlere ve aynı şekilde de AK Parti’nin kurulduğu günden bugüne kadar da açık, şeffaf, demokratik seçimlerle her seçimi olarak ortaya çıkmış. Sayın Kılıçdaroğlu’nun ise toplumun önüne koyacağı herhangi bir demokratik başarı hikayesi yok. Buna rağmen Kılıçdaroğlu, eski vesayetin dile yaslanarak, Sayın Cumhurbaşkanımıza Batıdaki propaganda merkezlerinin üslubunu, kes kopyala yapıştır’ yöntemiyle kullanarak bu ifadeleri kullanmaya devam ediyor.
Her zaman görüldüğü gibi bütün başkanlık sistemlerinde, başkan göreve geldiği itibaren hükümet kurulmuş demektir. Son derece net bir durumdur. Buna rağmen sürekli olarak bunu gündeme getirmesi, politik okur yazarlığının olmadığının yeni bir ifadesi olarak önümüze gelmiştir.
Melis’te yaptığı konuşmada, yüce Meclis’in iradesine son derece saygısız olduğu, yüce Meclis’in milletvekillerine onlara hitap ettiği için kullandığı ifadeler, sürekli olarak Meclis’in güçlenmesi gerektiğinden bahseden muhalefetin, zihnini göstermesi açısından son derece ibretlik olmuştur.
Milletvekillerimize dönüp, ‘Sizin nasıl milletvekili seçildiğini biliyoruz’ diyor. Evet bütün Türkiye, dünya biliyor. Hür ve demokratik seçime girerek milletin oyunu aldılar. Bu kadar açık ve net. Kendisinin nasıl genel başkan olduğu konusu hala Türk siyasi hayatının en gizemli konularından birisi olmasına rağmen başkalarının seçimi hakkında bu derece konuşması tam bir basiretsizliktir. Haddini aşmaktır.
Dünyada diktatörlerin bir özelliği vardır. Diktatörler, halktan korkar takın, topun, tüfeğin arkasına saklanırlar. 15 Temmuz gecesi Sayın Cumhurbaşkanımız milli iradeye sahip çıktı ve kendisini öldürmek isteyen tankların içinden geçip geldi. 15 Temmuz gecesi ise Kılıçdaroğlu, tankların yol vermesiyle gidip televizyon başında darbe girişimini seyretti. Tanklar kime yol veriyorsa, diktatör odur.
Kılıçdaroğlu, darbeye ‘darbe’ diyemeyen birisidir. Türkiye’de diktatörlük olmadığı için, diktatörlük yalnızca kendilerinin aynaya bakarak görebilecekleri bir şey olduğu için Türkiye’nin bütün milli meselelerinde yanlış yerde durdukları için bu ifadeleri kullanmaya devam ediyorlar.
Zihni sinir projesiyle karşı karşıya kaldık. Kendisine sosyal demokratım diyen parti, dünyadaki en aşırı neo liberal programlarla vatandaşın karşısına çıktı. Kimden görüş alırlarsa alsınlar, bilim adamlarından, uzmanlardan görüş almak siyaset için her zaman kazanımdır ama sonuçta siyasi irade diye bir şey var. Vatandaşımız siyasete vermiş bu görevi. Karşımızda bir lig yok. Bu derece vahim bir tabloyla karşı karşıyayız.
Suriye’ye yaptığımız askeri harekatlarla ilgili çeşitli eleştiriler çıkıyor. Şimdiye kadar ciddiye alınabilecek tek bir değerlendirme çıkmadı. Konuşanların hepsi bu terör örgütünü meşrulaştırmak üzere çıkıyor, DEAŞ terör örgütü için kullanamayacakları argümanı bu terör örgütü için kullanıyor. Daha da acıklısı şudur. Bir Batı demokrasisinde o ülkenin büyük bir gazetesinde PYD/YPG terör örgütünün başına makale yazdırıyorlar. Bunun DEAŞ liderine makale yazdırmaktan bir farkı yoktur.
Teröre sadece ‘terör’ olarak bakmıyoruz. Terörle mücadele ettiğimizde arkasındaki siyasi projeleri de darmadağın ediyoruz. Sınırlarımıza yakın bir yerde, ülkemizi tehdit eden bir terör oluşumu gördüğümüz anda vururuz ve darmadağın ederiz.”
Hibya Haber Ajansı